28 Haziran 2021 Pazartesi

Çürüyen Devlet Halkını Dolandırır

Devletin denetim ve adli birimlerini işlemez hale getirirseniz devlet çürümeye, çeşitli suçlar yaygınlaşmaya başlar. Yazı konusu Avrasya Tüneli Dolandırıcılığı, halkın dolandırılmasını ve yolsuzluğu içeren bir suçlama olup, hükümetin denetim ve adli birimler üzerindeki tahakkümü yüzünden suçun daha kötü bir hale dönüşmesi anlatılacaktır.

İddia edilen suç, 13.03.2020 tarihinde savcılığa verilmiştir. Ancak savcılığın görevini yapmaması ve mütemadi suçun durmaması nedeniyle Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığı denetim birimine (müfettişlik) dilekçe verilmiştir. Dilekçeye verilen cevap maalesef berbattır. Cevaptan daha kötüsü ise Bakanın görevini yapmaması yüzünden “devletin halkı dolandırıyor” durumuna düşülmesine sebep olunmuştur.

AkParti hükümeti son senelerde adaleti katletmeyi başarmıştır. Bunun görünür çıktılarından biri, bakanlıkların denetim birimlerinde (müfettişlik) suçu seyretme umursamazlığının adalet sarayına taşınabilmiş olmasıdır. Adalet sarayının bu dönüşümü yüzünden Avrasya Tünelinde Görevli Şirket, haksız kazancı halktan ve devletten tahsil etmeye devam etmektedir.

2021 yılı Ocak ve Şubat ayında Avrasya Tüneli Dolandırıcılığı hakkında CİMER soruları eşliğinde ima yollu haber veya soru önergesinde “şirketlerin lehine değişiklikler yapıldığı iddiası” gibi ifadeler ne halkın ne de halkı utanmadan dolandıranların nazar-ı dikkatini celbetmemiştir.

Bazı gelişmeler nedeniyle 2021'in başında sahtecilik, görevini yapmama, suçluyu kayırma gibi iddialarla Cumhurbaşkanı ve Bakanlar hakkında mağdur sıfatıyla suç duyurusunda bulunmaya karar verilmiştir. Akabinde halkın dolandırılmaya devam etmesini kabullenemediğimden halkın dolandırılması Sayıştay Başkanlığı ve Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığına (UAB) iletilmiştir.

Eski Bakan Turhan’ın görevden alınmasına neden olan suç duyurusu ile Avrasya Tüneli Dolandırıcılığı suç duyurusunu veren kişinin aynı kişi olması dolayısıyla bakanlık halkın dolandırıldığına yönelik suçlamayı illaki bilir. Çünkü savcılığa hükümet ile ilgili olmayan bir kamu suçunu dahi verseniz doğrudan ilgili bakanlığa -gayri resmi olarak- bildirilmektedir. Ancak yapacağım suçlamada Bakan Karaismailoğlu’nun 09.04.2019 tarihli şikâyet bildirimini bilmediği iddiasına sığınmaya çalışmasının önüne geçmek ve Avrasya Tüneli Dolandırıcılığının biran önce sonlanmasını sağlamak istediğimden 22.04.2021 tarihli dilekçe yazılmıştır.

Dilekçe görüldüğü gibi son derece ağırdır. Buna rağmen dilekçeye verilen cevap “Bakan a.” yazılan tek paragraflık bir cevaptır. Dilekçenin muhatap birimi UAB Denetim Hizmetleri Başkanlığı, yani bakanlığın müfettişlik birimidir. Denetim birimi olan müfettişlikler bakanlıklara (siyasi iradeye) bağlı olması nedeniyle en başta yıpratılan, çürütülen birimlerdir. 

Bakan, ne kadar AkPartinin gerçek kimliğine uygunsa o bakanlığın müfettişliği o ölçüde erken yıpranmıştır. Yıpranma, müfettişliğin yetkileri tırpanlanarak (re’sen inceleme yetkilerinin kaldırılması gibi) başlamış ve lüzumsuz bir birime dönüşmesiyle istenilen kıvama gelmiştir.

Dilekçede 2019'daki şikâyetim (Başkanlığın/Bakanlığın görevini yapmadığı konular) hakkında bilgi talep edilmiş ve Avrasya Tüneli ücretinin düşürülmesi gerektiğini belirtilmiştir. Dilekçenin konusu ve içeriği bakanlığa bağlı herhangi bir birime yönelik şikâyeti barındırmamaktadır.

Geçmişte yaptığım şikâyete bağlı süreç dilekçede üstün körü ele alınmış, Cumhurbaşkanı ve bakanlar hakkında suç duyurusu hazırlığından bahsedilmiş ve Avrasya Tüneli Dolandırıcılığında bakanlığın “halkın dolandırılmasına rıza gösterebilecek kadar utanılası bir yönetim sergilediği” belirtilmiştir. Ancak dolandırıcılık/yolsuzluk suçuyla bakanlığın bir ilgisi olmadığı bizzat müşteki tarafından ifade edilmiştir!

Dilekçe 22 Nisan günü öğleden sonra verilmiştir. Ertesi gün resmi tatil olup, ayın 24'ü ve 25’i hafta sonuna denk gelmektedir. Kapalı zarfta verilen dilekçe, ilk iş günü olan ayın 26’sında şüpheli taraflardan biri olan AYGM’ye “intikal ettirilmiştir”. AYGM’nin 10.06.2021 tarihli cevabi yazısının alındığı gün de tarafıma tek paragraflık yazı yazılmıştır.

AYGM’nin tüm işlerinde yazışma prosedürü şöyledir: Eğer bir sorun varsa konu yüklenici, müşavir ve bölge müdürlüğüne görüş için gönderilir. Yükleniciden başlayarak her paydaş diğerinin görüşü üzerine değerlendirme yapar ve en son bölge müdürlüğünün görüşü Gn. Md.e gider. Genel Müdürlük de son değerlendirmeyi yaparak muhataba görüş bildirilir. Yani benim dilekçe ve eki müşteki ifade tutanağı, minimum 181 milyon $’lık soruşturma dosyasının şüphelisi Görevli Şirkete, Görevli Şirketin görüşü diğer bir şüpheli olan Marmaray Bölge Müdürlüğüne, onun görüşü de AYGM’ye bildirilmiştir. Müşteki ifade tutanağından bilgisi olmayan şüpheli taraf kalmamıştır! 

Sosyal medyadan ve blog üzerinden açıkça belge ve bilgi paylaşımı yapıyorum ama soruşturma dosyası açık olan bir suçun şüphelilerine müştekinin dilekçesi ve eki müşteki ifade tutanağı gönderilir mi? Bakanlığın yazısında dilekçe eki müşteki ifade tutanağı gönderildi diye yazmamışlar ama dilekçede suça ilişkin açıklama ve detay yoktur; Bakanın ücrette indirime gitmesine dair açıklama ve detay bulunmaktadır.

Aynı zamanda dilekçede “İşbu bildirimle suç duyurusu ve suç hakkında bildirim yapılmış, ilköğretim öğrencilerinin anlayabileceği suçla ilgili ilgi (c) müşteki ifade tutanağının ekte verilmesi yeterli görülmüştür” ifadesine yer verilmiştir. Dolayısıyla suçla ilgili detay ve açıklamanın yer aldığı müşteki ifade tutanağı gönderilmiş ki şüpheliler suç olmadığı tespitine varabilmişler!

Anlayacağınız müfettişlik fıkra gibi bir olay gerçekleştirmiş. Dolandırıcılara “dolandırıcılık var mı” diye sormuşlar. Dolandırıcılar da “dolandırıcılık (yolsuzluk) olmadığını tespit ettik” demiş…

Dolandırıcılık tespit etmeyen taraflardan Görevli Şirket ve AYGM İşletme Protokolünü düzenleyen ve uygulayan, MBM ise sadece uygulayan taraftır. Şahıs olarak da mevcut Gn. Md. 2012 yılında İşletme Protokolünü Gn. Md. Yrd. görevindeyken düzenleyenler arasındadır ve “y” parafı ona aittir. Mevcut Gn. Md. atandığı zamandan beri, mevcut Gn. Md. Yrd. da 2018 yılından beri Görevli Şirketin onaya sunduğu ücreti rahat rahat onaylamaktadır.

Böylesine ciddi bir suçlama karşısında müfettişlik bu makam ve tarafların tespitini ne yapacaktır? Tespitin gerekçeleri değil de sonucu niye tarafıma bildirilmiştir?

Tek paragraflık cevabın müfettişlerin göreviyle bağdaştırılabilir bir yanı bulunmamaktadır. Şüpheli tarafların suç olmadığı tespitine vardıklarının müştekiye bildirilmesi anlamsızdır. Müşteki gizliliğinin ortadan kaldırıldığını resmi olarak müştekiye bildirmek de akılsızlıktır. Hayret ya, yarın bir gün başıma bir şey gelse bu suçtan bilinecek...

Müfettişlik birimleri şikâyet halinde dahi ön inceleme ya da inceleme safhasında şikâyetin soruşturmaya yer olmadığına kanaat getirene kadar şikâyetçinin kimliğini gizlemek zorundadır. Müfettişlik; şikâyet edilen kişi, kurum veya şirket talep etse bile şikâyetçiyi ifşa edilemez. Buna rağmen UAB müfettişliği (Denetim Hizmetleri Başkanlığı) müşteki ifade tutanağının tüm şüpheliler arasında dolaşmasını sağlamıştır. Akılsızca suç işlenmesine can sıktığım yetmiyormuş gibi suçluları savunurken ya da suçlar örtbas edilirken saçma sapan davranılmasından bezdim. Bari biraz düşünerek işlem yapılsa.

Dilekçe elden verilseydi ve “dilekçenizdeki suç iddiası soruldu” denilseydi doğru olmaz mıydı? Müfettişliğin posta hizmeti yaptığını iddia edermiş gibi “intikal ettirmek” ifadesi ne demek oluyor? UAB müfettişliği suçlama ve şikâyetlerin elektronik sisteme girmemesi, ilave sorunlar çıkmaması için şikâyetleri genel evraka kapalı zarfta aldırıyor! 

Farklı suçlar bağlamında başkaca kurumlara şikâyetlerim oldu ama sadece UAB Denetim Hizmetleri Başkanlığına iki seferdir kapalı zarfta dilekçe verdim. Adamlar genel evraka “kapalı zarf içinde olmaksızın şikâyetleri almayın” diye tembihlemelerine rağmen müşteki ifade tutanağını şüphelilere gönderiyor!

Müştekiye suçlamasının şüpheli tarafından suç olmadığı tespiti yapıldığı bildirilirken tespitin içeriğinin bildirilmemesi de ilginçtir. Müfettişlik; rüşvet batağına batmış kurum olan AYGM’nin yaptığı işleri de gerçekleştirdiğim şikâyet ve suçlamaları nasıl yaptığımı da bilmektedir.

Eğer haksız kazanç olmadığına yönelik tespitlerin gerekçeleri tarafıma bildirilseydi yapacağım suçlamalarda gerekçelerinin ne ölçüde boş olduğunu değerlendirebilirdim ya da suçlamamda yanlışsam bunları devam ettirmezdim. Belki yanlışım var, sorunu kökten çözecek gerekçeler neden bildirilmedi?

Müfettişlik (Bakanlık), 09.04.2019 tarihinde verdiğim Doküman’ın “İş Artışı Konuları ve Sayıştay’a Verilen Cevaplar” başlığındaki (Syf. 148-175) AYGM’nin cevapları nasıl değerlendirdiğimi incelemiş birimdir. Anılan başlıkta Sayıştay Başkanlığına Genel Müdürlüğümün açık açık yalan beyanda bulunduğuna dair gerekçeler özetlenerek verilmiştir! Doküman’daki anılan başlık teknik bilgiye, işin proje ve yazışmalarına dayalı olmasına karşın dilekçede belirtilen suç “ilköğretim öğrencilerinin anlayabileceği suçla” ilgilidir.

Bakanlığın Şaibe Oluşturması

Dilekçenin müşteki tarafından yazılmasının dışında dilekçedeki suçlamaların şaibe barındırıyor olması nedeniyle de dilekçenin AYGM’ye gönderilmemesi gerekir.

Dilekçede eski Bakan Turhan’ın YSS Köprüsünde yaptığı yolsuzluğun basından öğrenildiği, Bakanın suç duyurusu konuları arasında bu suçlamanın da olduğu ve ilgili soruşturma dosyasına takipsizlik kararı verilerek örtbas edildiği belirtilmiştir.

Doğal olarak hem eski Bakanın yolsuzluk yaptığına hem de bu yolsuzluğun savcılık makamınca örtbas edildiğine yönelik suçlama dilekçede net olarak görülmektedir. Ancak resmi makamlar resmi sonuçlara göre hareket etmek durumundadır. Takipsizlik kararına göre eski Bakan Turhan’ın yolsuzluk yapmadığı kabul edilmek zorundadır.

Takipsizlik kararına göre şahsımın yolsuzluk iddialarını sürdürmesi ve savcılığın örtbas ettiğine yönelik ifadelerim suç teşkil eder. UAB, eski bir memurunun eski Bakan ve savcılık makamı hakkında suç teşkil eden iddialarını savcılık makamına bildirmek zorundadır.

YSS Köprüsü yolsuzluğu hakkında UAB’ye verdiğim dilekçe ile daha önceden HSK’ya, HMB’ye ve Sayıştay Başkanlığına verdiğim dilekçeler arasında fark bulunmaktadır. Diğer kurumlara verdiğim dilekçe ve eklerinde YSS Köprüsü Yolsuzluğunun mahiyeti ve gerekçeleri belirtilmiştir; ilgili Bakan ve kamu görevlileri suç iddiasının doğru olup olmadığını bilmektedir. Ancak UAB’ye verilen dilekçede bırakın gerekçeyi mahiyet bile yoktur.

YSS Köprüsü Yolsuzluğu nedir diye UAB dilekçesine sorduğunuzda yanıt alamazsınız. Buna rağmen devletin bir bakanlığı eski Bakanı hakkındaki yolsuzluk suçlamasını peşinen kabul etmektedir. Bakanlık denetim bürokrasisi (müfettişlik) ve Bakan Karaismailoğlu suçlamanın içeriğini -resmi olarak- bilmediği halde savcılığa göre yolsuzluk olmayan bir suçlamayı kabullenerek eski Bakan Turhan ve çalıştıkları bakanlık hakkında şaibe oluşturmuştur. Suç iddiası ciddi olunca memurculuk oynanmaz!

Maalesef çürüyen devletin ulaştığı noktalardan bire de budur: Bir Bakan hakkında yolsuzluk iddiası varsa bu kesinlikle doğrudur! Gerçi müfettişler eski UAB Bakanı Turhan’ın KGM Genel Müdürlüğü yapması dolayısıyla geçmişte neler yaptığını bildiği için yolsuzluk iddiasının gerçek olabileceğini bilmektedir...

Bakanlık çalışanları ve Görevli Şirket anılan yolsuzlukla ilgili elimde belge olmayacağını da bilir. Çünkü yolsuzluğun gerçekleştiği iş KGM’nin yürüttüğü bir iş olup, AYGM’nin görev alanına girmez. Bakanlığın AYGM’ye oradan da Görevli Şirket ve MBM’ye gönderilen dilekçeyle YSS Köprüsündeki yolsuzluk şaibesi belgesiz olmasına karşın yayılmıştır.

Müfettişliğin, savcılığın, bakanların görevlerini yapmayarak suçlulara destek olunması yetmiyormuş gibi kurumlar arasında ve resmi makam dışı üçüncü bir tarafta (Görevli Şirket) şaibe yayılmıştır. Halkı dolandıracak kadar ahlaksızlığa düşen taraflara basına yansımamış, muhalefet tarafından gündeme alınmamış bir yolsuzluk suçlamasının varlığı hakkında bilgi iletilmiştir. Adeta eski Bakanın yolsuzluğundan anlayacağınız üzere sizin dolandırıcılık, yolsuzluk suçuna da dokunulmaz der gibi…

2016’da bir memur bile Yüklenici’ye boyunun ölçüsünü gösterir diye yola çıkmama rağmen bakanlıktaki tüm suçlulara hizmet eder hale gelmekten nefret ediyorum. Özellikle Gn. Md.te şahsımın yaptığı resmi suçlamalara karşı devletin, hükümetin, basının ve tabii ki muhalefetin rezil yaklaşımları örnek gösterilerek yolsuzluğa karışmak istemeyenlerin ya da şikâyet edeceğini söyleyenlerin cesareti kırılmakta, memurların rüşvet payı artmakta, yüklenicilerin yolsuzluk çeşidi ve bedelleri fırlamaktadır. 

Kanal İstanbul’u ihale edecek ve yapacak bu kurumdaki suçlular susarak verdiğiniz desteğinizi sonuna kadar kullanacaktır.

Nahoş Suça Bakan Karaismailoğlu ve Bakan Yıldırım’ın Çekilmesi

Bir Bakanın kamu işinde gerçekleşen suça karışma ihtimali* düşüktür. Çünkü bakanlıklarda çoğu işlemler resmi olarak (burada şifahi talimat gibi hususlar değerlendirilmemektedir) Bakanın imzası ya da onayı dışında yürür. Dolayısıyla çoğu işte gerçekleştiği iddia edilen suçun bildirimi bakanın inceleme, araştırma, soruşturma yapmak ve/veya mevzuat gereği doğan yükümlülüğünü yerine getirmek zorunda kalmasına neden olur. Bu konulardaki suçların bildirimi nedeniyle bakan hakkında sadece görevini/sorumluluğunu yerine getirmediği iddia edilir. Ancak suçun gerçekleştiği iddia edilen işe dair yapılan bildirimde Bakan görevli ve sorumluysa durum farklı olur.

AYGM’de baktığım iki iş mevzuat gereği birbirinden çok farklıdır. Sabiha Gökçen Metrosu sözleşmesi 4735 sayılı Kanunla, Avrasya Tüneli sözleşmesi ise 3996 sayılı Kanunla imzalanmıştır.

Genel Müdürlüğün 4735 sayılı Kanunla sözleşmesi imzalanan işlerinde Bakana bilgi verilse veya talimatla yol alınsa da ihale sürecini ve sözleşmenin kendisini resmi olarak Genel Müdürlük yürütür. Ancak 3996 sayılı Kanunla ihale edilen Avrasya Tüneli ihalesinin başında Bakan bulunur, sözleşme de Bakan onayı alınarak imzalanır.

22.04.2021 tarihli dilekçem UAB Denetim Hizmetleri Başkanlığına verilmiştir. Müfettişlik görevini yürüten bu başkanlık doğrudan Bakana bağlı bir birimdir; Bakanla Başkanlık arasında Bakan Yrd. bulunmamaktadır. 2011 yılında 655 sayılı KHK’nın 17’nci maddesiyle kurulmuş, görevleri her ne hikmetse 703 sayılı KHK ile mülga edildikten sonra tekrar yazılmamıştır. Belki bulamamışımdır? Ancak 2014 yılında çıkan Denetim Hizmetleri Başkanlığı Yönetmeliği yürürlüktedir

Yönetmeliğin 5’nci maddesi “Başkanlığın görev ve yetkileri”ni düzenlemekte olup, Bakanın emir ve onayı üzerine görevini yapacağı belirtilmiştir. Madde hükümleri nedeniyle Bakan emir ve onayı olmaksızın hiçbir şey yapmazlar -ki maalesef artık müfettişlik birimleri böyledir- denilebilir. Yönetmeliğin 6’ncı madde (ç ve d) fıkraları, 8’inci madde (b ve c) fıkraları gereği ise dolaylı olarak dilekçeyle öğrendikleri suçla ilgili doğrudan harekete geçme, suçu Bakana bildirme, belge isteme vb. görevleri olduğu sıralanabilir. Ancak başka bir kanunda doğrudan bir madde varken Başkanlığın ve Bakanın suça müdahale etmediğini ifade etmek daha kolaydır. #Lüzumsuz gözüken bu paragraf müfettişlik birimlerinin nasıl etkisiz hale getirildiğini belirtmek için yazılmıştır.#

Memurlar ve Diğer Kamu Görevlilerinin Yargılanması Hakkında 4483 sayılı Kanunun 4’üncü madde 2’nci fıkra “Diğer makam ve memurlarla kamu görevlileri de, bu Kanun kapsamına giren bir suç işlendiğini ihbar, şikâyet, bilgi, belge veya bulgulara dayanarak öğrendiklerinde durumu izin vermeye yetkili mercie iletirler” hükmü gereği Avrasya Tünelinde dolandırıcılık/yolsuzluk gerçekleştiğine yönelik suç iddiasının Bakana iletilmesi zorunludur. Anılan Kanunun 5’inci madde “İzin vermeye yetkili merci, bu Kanun kapsamına giren bir suç işlediğini bizzat veya yukarıdaki maddede yazılı şekilde öğrendiğinde bir ön inceleme başlatır” hükmü de Bakanın ön inceleme yaptırmasını mecburi kılar.

Üst paragrafta bahsedilen kanunun iki maddesi, iddia edilen suçun hangi kanun maddelerine ve hangi sözleşme maddelerine aykırı yapıldığının dilekçede belirtilmiş olması, dilekçe ekinde 2020/61605 no.lu soruşturmaya ait müşteki ifade tutanağının bulunması ile 09.04.2019 tarihli şikâyette konuları nasıl ele alındığım bilinmesi nedeniyle ne Denetim Hizmetleri Başkanlığı ne de UAB Bakanı sorumluluktan kurtulamaz.

Dilekçede belirtilen suçun neye dayandığı, sözleşmenin hangi maddelerini kapsadığı ve suçun sözleşmesel açıdan ivedilikle ne şekilde düzeltilebileceği süre sınırı verilerek belirtilmiştir. Bakanlık ise Bakan Yıldırım’ın verdiği “imza yetkisinin kötüye kullanımı sonucu Uygulama Sözleşmesine (US) aykırı hükümsüz değişikliğin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması bakanlık makamının sorumluluğunda” olduğu belirtilen ilköğretim öğrencilerinin anlayabileceği suçu değerlendirmiş, şüpheli tespitlerini suçun devam etmesi için yeterli görmüştür!

Müşteki olan tarafımın suçu “imza yetkisinin kötüye kullanımı” sonucu doğduğuna yönelik kanaatim, Bakan Yıldırım’ın Olur’u ekinde değişikliğin yer aldığı İşletme Protokolünün bulunmamasına dayanmaktadır. Yani US’ye aykırı hükümsüz değişikliğin düzenlendiği belge ile Bakan arasında yeterli ve yerinde bir bağ kurmak doğru gözükmemektedir. İşbu gerekçeyle İşletme Protokolü, Bakan Yıldırım’ın/bakanlığın bilgisi dışında US’ye aykırı bir maddenin yazılıp uygulanmasıyla gerçekleştiği kabul edilmekteydi. Tabii Bakan Karaismailoğlu’nun beceriksizliği müştekinin bu kabulünü yerle bir etti…

Dünyanın neresinde olursanız olun bir bünye içindeki suç yargı sürecine girmişse o suçun bünyeyi kapsamadığı savunulur. Suçun kişiye ya da birime dayalı olarak gerçekleştiği tezi ileri sürülerek, suçla bünye arasındaki ilişki koparılmaya çalışılır. 

Dünyanın aksine UAB’de İşletme Protokolüne göre 2042 yılına kadar sürecek Avrasya Tüneli Dolandırıcılığında, bakanlık makamının sorumluluğunda olduğu belirtilen ve Uygulama Sözleşmesine aykırı hükümsüz değişiklikle gerçekleşmekte olan suça bizzat bakanlık makamınca destek, onay verilmiştir. Demek ki Bakan Karaismailoğlu müştekinin aksine imza yetkisinin kötüye kullanılmadığını, Bakan Yıldırım’ın bu değişiklikten haberdar olduğunu, yapılan değişikliğin kamu tarafında birime (AYGM) değil bakanlığa ait olduğunu, "çantanın" haybeye alınmadığını düşünmektedir… Mevcut Gn. Md.ün paraf sahibi olması ile ona ve hükümsüz değişikliği uygulayan diğer kamu görevlilerine dokunulmaması da bu çıkarımı desteklemektedir.

Devletin Halkı Dolandırması

Herhangi birini suçlarken dikkatli olunması gerekir. Adalet Sarayı yolgeçen hanı değildir; suçlamanızdan emin olmanız ya da şüphenizi belirtmeniz hem sizin hem de suçladığınız kimselerin hak ve itibar kaybı yaşamaması için önemlidir.

Suçlanan taraf bakan ya da Cumhurbaşkanı ise daha fazla dikkatli olunması gerekir. Çünkü Cumhurbaşkanı devletin tüzel kişiliğini, bakanlar da kendi görev alanında devletin tüzel kişiliğini temsil eden makamlardır.

Görevleriyle ilgili suçlanan Cumhurbaşkanı ya da bakanları suçlayan taraf ne kadar dikkat etmeliyse bu makamlara yönelik suçlamayla karşılaşan devletin adli ve denetim birimleri daha fazla dikkat etmelidir. Adli ve denetim birimleri suç örtbas etmeye alıştı diye Cumhurbaşkanı ya da bakanlara yönelik suçlamaları örtbas etmesi daha büyük problem oluşturur.

Suçlanan makamlar görevleriyle ilgili suç işlemişse, yani suçlama doğruysa o suçu devlet işlemiş gibi olur. Anılan makamlar Yüce Divan’da yargılanmadığı müddetçe makamlara yönelik suçlamalar devletin üstüne yapışıp kalır.

AYGM ve Görevli Şirket (ATAŞ) arasında imza yetkisinin kötüye kullanımı nedeniyle gerçekleşmeye devam eden suç; Bakan Karaismailoğlu’nun sahiplenmesi (sorumluluğunu yerine getirmeyip suçu durdurmaması) nedeniyle "halkımız devlet tarafından dolandırılmakta" olduğu söylemine yol açılmış bulunmaktadır.

Bakan yetkisiyle ihale edilen ve Bakan onayıyla sözleşmesi imzalanan Avrasya Tünelindeki dolandırıcılık ve yolsuzluk suçunun siyaseten korunmasıyla suç Bakana, Bakandan da devlete bulaşmıştır. Ancak mantıken ulaşılan çürüyen devletin halkını dolandırdığı sonucu fiilen de gerçekleşmektedir. Tarifenin ücrete eşit olduğu dönemlerde dolandırıcılığa konu bedel (01 Temmuza kadar 1,70 ₺) içinde KDV bulunmaktadır! Yani suçu koruyalım, örtbas edelim derken devletin halktan KDV kadar bedelin tahsil etmesi de sürmektedir. Çürüyen devlet halkı dolandırır.






* (01.11.2021) : Maşallah, Bakanın suça görevi gereği karışma ihtimali düşük olsa da Kars - Tiflis demiryolu hattında B Arslan'ın kamu zararı doğurmasına neden olmasına benzer biçimde Sabiha Gökçen Metro inşaatında B Karaismailoğlu yolsuzluğa karışmıştır. Hayırlı yolsuzluklar. İyi soyulmalar.

a.n.s. 17.17, 26.6.21.6

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder