27 Mayıs 2020 Çarşamba

Tanıdığın Sahtekârlığı -1 (34.445.119,21 €’luk Sahte Fatura ve Sahte YKK'ları)

Termik santrallerin baca gazı filtreleri için 2013’te getirilen çevreye uyum zorunluluğu üç kez ertelenmesine karşın meclis, 21 Kasım 2019 tarihinde dördüncü kez ertelenmek için yasa değişikliğine gitti. Halkın sağlığını dikkate almayan işletmelere bir kez daha yapılan erteleme toplumda rahatsızlık uyandırdığından değişiklik Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ilk vetosuna muhatap oldu. AkParti ve MHP oylarıyla meclisten geçen kanun değişikliğinde Erdoğan’a kurtarıcı pozisyonunu vermek için kızgın Cumhurbaşkanının telefon görüşmesi bir makale ile kamuoyuna aktarıldı.

Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığı merkez birimlerinden olan Altyapı Yatırımları Genel Müdürlüğünün (AYGM) yürüttüğü Sabiha Gökçen Metrosu işinde iki adet sahte Yönetim Kurulu Kararı, 34.445.119,21 €’luk sahte fatura, sahte geçici görevlendirme belgeleri ve başka bir konuda sahtecilik yapılmıştır. Sahtecilik yapmakta maharetini sergileyen holdinge olan sevgi ve muhabbet işte bu makalede gün yüzüne çıkmıştır. Kamu sözleşmesinde sahtecilik yapılmasına karşın devlette çeşitli görevlilerin örtbas etmek için birbiriyle yarışması doğal olarak bu sevgi ve muhabbete, yani Erdoğan’ın tanışlığına dayanmaktadır.


Rezilliklere Yer Veren Makale

Hürriyetten Bülent Sarıoğlu’nun haberinde 18 Kasım 2019 tarihindeki AkParti MYK toplantısında Erdoğan’ın “Kirliliğe kesinlikle müsaade etmeyeceğiz. Çıkacak yasa mutlak süratle uygulanmalı. Kimse milletin havasını kirletemez. Mutlaka filtreleme sistemi yapılmalı” dediği aktarılmaktadır. Yani komisyondan geçen ve hava kirliliğine neden olan baca gazı filtreleri için dördüncü kez yapılacak erteleme son erteleme olacak, gerekirse santraller kapatılacaktır. Sanki üç kez ertelemede hükumet olan başka bir partiymiş gibi bu sözlerle yeni ertelenmeye gelecek tepki önlenmeye çalışılmıştır. Gerçi internette yaygın olan söylem Türkiye gazetesinin haberidir. Haberde konunun anlamsız hale gelmesi dahi göze alınarak “Çıkacak yasa mutlak süratle uygulanmalı” cümlesi kırpılmıştır.

Halk sağlığının bu derece umursanmadığı bir konuda kitle tepkilerini kontrol etmek güçtür. Bu yüzden haberler bağlamından koparılarak verilebilir; ülke liderinin bir buçuk ay içinde baca gazı filtresinin yapılmayacağını bilmesine karşın konuşmasındaki gereklilik bildiren eylemler nasıl gerçekleşecektir? Tabii bir buçuk ay içinde baca gazı imalatı yapmak da kitleleri yönlendirmek de mümkün değildir. Doğal olarak 21 Kasım 2019 tarihinde meclisten geçen dördüncü ertelenme halk tarafından benimsenmediği için (!) Erdoğan yasa değişikliğini veto etme yoluna gitmiştir. Yasa değişikliğini uygun görmesine karşın veto eden Erdoğan’ın davranışını anlamlı kılmak da taraftarların güzellemelerine ve telefon görüşmelerine dayanan makaleye kalmıştır…

Cumhurbaşkanlığından servis edilerek Abdulkadir Selvi’nin 4 Aralık 2019 tarihli makalesiyle gündeme düşen telefon görüşmesinde çeşitli gariplikler sergilenmiştir. Veto sonrası baca gazı filtresi taktırmadığı için Ocak 2020’de 5 santral tamamen 1 santral kısmen kapatılmıştır. Kapatılan santrallerden üçüne sahip olan Çelikler Holdingin patronu Tahir Çelik Erdoğan tarafından aranarak “fırça” yemiştir. Telefon görüşmesi, magazine hitap eder şekilde servis edilmesine karşın Erdoğan ile Çelikler Holdingin tanışlığını ortaya koymaktadır. Düşünün, halk sağlığını ilgilendiren ve üç kez ertelenmeye giden bir yasa değişikliği var. Dördüncü kez ertelenme gündemde ve 31 Mart seçimleri için daha önce geri çekilmiş bir konuda ülkenin Cumhurbaşkanı lobicilik yapan holding patronunu arayıp sözüm ona fırça atıyor.

Olaya Cumhurbaşkanlığı ofisinin istediği şekilde bakmayınca ülkenin geleceğine yönelik ciddi bir rahatsızlıkla karşı karşıya kalıyoruz. Baca gazı filtresi taktırmamış olan yedi farklı işletmeci kuruluş bulunmaktadır. Bunlar Limak-İçtaş (YSS Köprüsü yolsuzluğuna sebep olan firma), Konya Şeker, Çelikler Holding, Ciner, EÜAŞ (Kamu), Bereket Enerji ve Kardemir. Problemli 13 santralden 4’ü Çelikler Holdinge ait ve holding, tüm santrallerinde halkın sağlığını umursamadan enerji üretmiş, kârına kâr katmıştır. Erdoğan da yasa değişikliğini veto etmeden önce lobicilik yapan holding patronunu arama nezaketini göstermektedir! 

Türkiye Cumhuriyeti tarihinde en çok veto yemiş Başbakan Erdoğan’ı herhalde Cumhurbaşkanı Sezer veto etmeden önce hiç aramamıştır. Yasama organı yanlış bir karar verdiğine dair kanaat hakim olmuşsa, halkın menfaatine uygun olmayan bir durum veya Cumhurbaşkanının sinirlenme hali söz konusuysa ülkenin Cumhurbaşkanı yasa değişikliğini meclisten geçiren Başbakana veya değişiklikten menfaati olacak bir patrona bilgi vermez. İlgili taraf Cumhurbaşkanlığı vetosunu resmi gazeteden öğrenir.

Cumhurbaşkanlığı olayı magazinleştirmeye çalışsa da yasa değişikliği sürecindeki vahim durumlar ve devletin karşılaştığı rezil olaylar makaleye yansımıştır. Rezillik, devletin bir holding tarafından tehdit edilmesidir. Hemen aklınıza can ve mala yönelik tehdit gelmesin. Çelikler Holding ekonomik tahribatla (!), kamu hizmeti sürecinin aksamasıyla tehdit etmeyi iyi bellemiştir. Nasıl olsa yerine getirmediği yükümlülükler, işlediği suçlar bu tehditlerle ve/veya Erdoğan’ın tanışlığıyla hallolmaktadır.

Makalenin dışında örnek verdikten sonra makaledeki tehditlere geri döneceğiz. Sabiha Gökçen Metrosunun Yüklenicisi Gülermak – YSE Adi Ortaklığıdır. YSE Yapı Sanayi ve Ticaret A.Ş. Çelikler Holding bünyesinde bir inşaat şirketidir. Sabiha Gökçen Metrosunda sahte faturalar ve sahte Yönetim Kurulu Kararının yol açtığı avans/hakediş krizi ve diğer sorunlar nedeniyle Yüklenici patronları AYGM’de zamanın Genel Müdürünü işi yavaşlatma yönünde tehdit etmiştir. Devleti daha da küçük düşüren Yüklenici, “Hakkaniyetli bir yaklaşım sağlanıp, sorunlar kalıcı çözüme ulaşmadığı müddetçe ve bunun doğal sonucu olarak ortaklığımızın hakedişini yapamaması sebebiyle, projenin ifasının da sıkıntılı bir şekilde devam edeceği açıktır” ifadeleriyle resmi yazısında tehdidini dile getirerek AYGM’ye had bildirmiştir! Bu tehditler blogda bahsedilen dilekçelerde ve Doküman’da konu edinilmiştir. Maşallah Çelikler Holding devleti tehdit etme cesaretini ülkenin Cumhurbaşkanına kadar çıkarmıştır! Tabii bu tehdit dolaylı olmuştur. 

Makalede de birden fazla tehdit yer almaktadır. En bariz olanı AkParti Kahramanmaraş Milletvekili Ahmet Özdemir’in “ek süre verilmediği takdirde çalışanların işine son verileceği şeklinde tehdit edildiklerini” söylemesidir. Tahir Çelik bunu yalanlamasına karşın Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı işin mali boyutunu neden dile getirmiş ve “işletmelerin 10 bin kişiye istihdam sağladığı” belirtilmiştir? Devleti küçük düşüren holding patronu Erdoğan’la yaptığı telefon görüşmesinde “Sayın Cumhurbaşkanım, 10 bin kişiye ekmek yediriyoruz. Biz bunun altından kalkamayız. Sürenin uzatılmasını talep ediyoruz” ifadesini (tehdidi) de kullanabilmiştir. Belki AkPartililer şöyle itiraz edebilir: "Aslında istihdam ve işi sürdürememe ilişkilendirildikten sonra halkın sağlığını hiçe sayan talebin yapılması şık olmamış. Kaldı ki talebin karşılanmaması durumunda ne olacağı dile getirilmemiş. Çelikler Holding tehdit dilini çok kullandığı için reisimize yanlış anlaşılacak cümleleri sehven kurmuş olmalı..."

Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığının mali boyutu (!) dile getirirken Tahir Çelik’in Erdoğan'la yaptığı görüşmedeki istihdam miktarıyla örtüşmesini es geçiyorum. Bu tehditlere muhatap olan vekiller de kurum yetkilileri de Cumhurbaşkanı da ben değilim. Vekiller ve kurum yetkilileri tehdide karşı yasa değişikliği yaparak, Cumhurbaşkanı da veto öncesi bilgi verdiği patronun tehdidine maruz kalarak devleti yeterince utanca boğmuştur. 

Devlet nasıl zayıflamışsa zayıflamış Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı yetkilileri santrallerin özelleştirme ihaleleriyle alındığını, özelleştirme ihalelerinde çalışanların çalışma ve sosyal güvenliklerine ilişkin şartların bulunduğunu hatırlamamış olsalar gerek! Belki de özelleştirmesi yapılan santrallerde bu hususlara ilişkin düzenleme yapılmamıştır. Ancak eski Genel Müdürlüğüm şifahi ve yazılı tehditler karşısında Sabiha Gökçen Metrosu Sözleşmesinde 15 günlük gecikmenin yaklaşık 1 milyon € cezası olduğunu hatırlamak istemediği gibi Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı yetkilileri de özelleştirme ihalesinde çalışanların çalışma ve sosyal güvenliklerine ilişkin şartları hatırlamak istememiş olabilirler… 

Devlet, sözleşmeyle yaptırdığı işte veya sözleşmeyle verdiği tesiste hâkim taraf olduğundan güçlüdür. Devlette bir zayıflık zuhur etmişse bu, görevliler ya da liderlikten kaynaklanır. Çelikler Holdingin bu arsızlığı başta Erdoğan’a, sonra devleti temsil etmekten uzak memur ve vekillere dayanmaktadır.

Ülkenin geldiği hazin durum, devletin içine düşürüldüğü zayıflık ve acziyet bir makalede nasıl da kendini göstermektedir. Cumhurbaşkanlığı kaynakları Erdoğan’ın PR çalışmasını yapacağız diye Erdoğan’ın dolaylı olarak tehdit edildiğini basına vermiş, gazeteci diğer olaylarla beraber anlatayım derken tehdit imasını belirginleştirmiş ve gerek muhalif basınımız gerekse muhalefetimiz basına veriliş şeklindeki magazin boyutunun dışına çıkmamıştır. Neyse işi Erdoğan’a tehdide kadar vardıran ve Erdoğan’ın akıl almaz sahtecilikler yapmasına karşın koruduğu Çelikler Holdinge gelelim. Kim bu Çelikler Holding?


Çelikler Holding, Maharetleri ve Sebep Olduğu Olaylar

Çelikler Holding, 17-25 Aralık sürecinde kamuoyunun havuz müteahhitleri olarak bildiklerinden değildir. Yalnız bu bilgi holdingin küçük olduğu anlamına gelmemelidir. Holding, Erdoğan’ın istediği her şeyi verdiği, ne halt yaparlarsa yapsın korumaya devam ettiği büyük müteahhitlerdendir. Yaptıkları işler holdingin internet sayfasında olduğundan onları bir tarafa girmeyelim. Biz, özelleştirmeden aldığı dört adet termik santral için ne kadar kredi kullandığına bakalım. 

2013-2018 arası özelleştirilen termik santraller için bankalardan 9,2 milyar $’lık kredi kullanılmıştır. Çelikler Holding bu miktarın 1,97 milyar $’ını kullanmıştır. Geri kalan krediler başka tanıdıklara gitmiştir. Aklınıza dört santralin bu kredilerle elde edildiği gelmesin. Holding, iş artışlarıyla batırdığı kamu yatırımlarından elde ettiği haksız kazançla ve/veya karşılıksız teşviklerle santral işletmeciliğini başarıyla yürütmektedir!

Halkın sağlığını umursamadan tehditlerle yasa değişikliği yaptırtan, kamu ihalelerinde çeşitli suçlar işleyen Çelikler Holding uslanmamaktadır. Çünkü Erdoğan kargaları beslemekten geri adım atmamaktadır. Kapatılan üç santralin holdinge ait olması, sahibi olduğu diğer santralin ise filtresi olmadığı halde çevre izninin verilmesine karşın 2018 ve 2019’da tüm termik santrallere verilen 3,4 milyar TL’lik teşvikten hissesi oranında yararlanmıştır. Üstelik 2020 yılında verilecek 1,5 milyar TL’lik teşvikten de hissesine düşeni alacaktır!

Yukarıdaki bilgiler özelleştirme, teşvik, tehdit ve halk sağlığıyla ilgilidir. Devletin altı farklı kurumuna verilmiş Doküman’da sahtekârlık, tehdit ve soygun bulunmasına karşın devlete hizmet ettiğini unutan görevlilerce örtbas edilmiştir. Örtbas edilen konularla birlikte tanıdık holdingin nelere sebep olduğuna yavaştan girelim...

Sabiha Gökçen Metrosunda kullanılmak üzere taahhüt edilerek alınan 25.425.121,62 €’luk avansın 24.131.654,41 €’su projede kullanılmamış ve bunun yol açtığı sorunları ortadan kaldırmak için 34.445.119,21 €’luk 24 adet sahte fatura ve iki adet sahte Yönetim Kurulu Kararı (YKK) düzenlenmiştir. Sahte Yönetim Kurulu Kararlarında Gülermak ve Çelikler Holding patronlarından birer yetkilinin imzası bulunmaktadır. 09.04.2019 tarihli ve 63231 soruşturma numaralı dosya bir yılı aşkın süredir savcılıkta bekletilmektedir. 

İddianamesi tamamlanmayan dosyada sahte faturalar, sahte YKK’ları ve 215.917.122,58 € + 774.405.180,00 TL tutarında usulsüz yapılan avans denetimi gibi suçlar Doküman’ın birinci bölümünde belirtilmektedir. Ancak Erdoğan’ın tanıdığı holding patronlarından Fadli Çelik şüpheli sıfatıyla ifadesi bile alınmamış olabilir. Çünkü akılsızca sahtecilik yapılmasına karşın eki Bakan Turhan dahi görevini kasıtlı olarak yapmamayı tercih etmiştir. Bu yüzden kendisi hakkında yapılacak suç duyurusunun hazırlanmasına neden olmuştur. O suç duyurusu hazırlığı da Avrasya Tüneli Dolandırıcılığı ve YSS Köprüsü Yolsuzluğunun ortaya çıkmasına zemin hazırlamıştır.

Eski Bakan Turhan görev alanıyla ilgili birçok suçu örtbas etmesine karşın yalnızca 33.156.465,79 €’luk 21 adet sahte fatura yüzünden rahatlıkla Yüce Divana sevk edilebilecektir. Zaten istifa gerekçemdeki rahatlıkla sonuç alınır dediğim husus avansın ikinci sunumunda oluşturulan sahte faturalardır. Söz konusu faturalar vergi beyanına girmemiş ancak bakanlığa bağlı Marmaray Bölge Müdürlüğünce “Aslı Gibidir” yapılmıştır. Üstelik bu sahte faturalar avans harcama belgeleri denetiminde (!) kullanıldığından kamu zarara uğratılmıştır. Cumhurbaşkanlığı hükümet sisteminin en berbat bakanı olan Turhan, bakanlıkta görevli üç memurunun harcanmasına yol açan bu zırvalığa dahi gözlerini amansızca yummuştur.

Yukarıda da dile getirildiği üzere savcılık iddianameyi tamamlamayarak en azından sevgili, sevilen ve tanıdık patronların kurtarılmasını kesinleştirmiştir. Savcılık, Sayıştay ve UAB müfettişlerince toplam 9 sözleşmeye dayanan 215.917.122,58 € + 774.405.180,00 TL tutarında usulsüz yapılan avans denetiminden doğan kamu zararı da örtbas edilmeye çalışılmaktadır. Ancak ilgili kamu görevlileri örtbas başarılarına sevinmesin; 2023 öncesi kamu zararlarının tahsil edilmediğine resmi olarak ulaştıktan sonra ilgili görevlilere görevi ihmal davası açacağım ve kamu zararının tazmini için gerekli mücadeleyi sürdüreceğim. Belki ilerideki hükümet AkParti hükümeti olmaz ve kirliliğe bulaşmış görevlileri temizlemek için açtığım davayı kullanır…

Sabiha Gökçen Metrosu Yüklenicisi adi ortaklık özellikle aslı gibidir yapılan sahte faturaların mali cezasından da tanıdık olması nedeniyle kurtulmuştur. Bildiğiniz üzere Vergi Denetim Kurulu Başkanlığı Hazine ve Maliye Bakanı damat Berat Albayrak’a bağlıdır. Doğal olarak Vergi Denetim Kurulu Başkanlığından Sabiha Gökçen Metrosunda oluşturulan, kullanılan ve kamu zararı doğmasına neden olan sahte faturalarla ilgili 120 milyon TL’yi aşkın bir ceza vermesini bekleyemezsiniz. Zaten cezanın uygulanmaması için inceleme süreci uzatılarak sahte faturalar zaman aşımına uğratılmıştır.

Sonuç olarak, kurumları şifahi ve yazılı tehdit eden Çelikler Holding Erdoğan’ın vekillerini de tehdit etmiştir. Tanıdık, bunlarla yetinmiyormuş gibi Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı da dolaylı olarak tehdit edebilme cüretini sergilemiştir. Çünkü tanıdık Çelikler Holding, işlediği suçlardan ceza almamasını başta Erdoğan’a sonra bakanlarına borçlu olup, bu tür çirkinliklerine izin veren devlet kurumları yüzünden kârına kâr katmaktadır. Türkiye’de Çelikler Holding gibi nice suçlu Erdoğan’a minnet ve şükranlarını anca örtbas edilen cezalardan yırtıp haksız kazançlarını sayarken hatırlamaktadır…

 



Not: Telefon görüşmesinde holding patronunun “O zaman ben bırakayım” demesinin ne anlama geldiğini bir türlü anlamadım ama Erdoğan anlamış olacak ki “Ben sana onu demiyorum. Ne yaptın, onu soruyorum” karşılığını vermiştir. Harbi, Cumhurbaşkanlığından paylaşılan bu ifadeler ne demek oluyor? Santrallerin işletmesi Çelikler Holdinge ait olmasına karşın neden bırakmayı teklif ediyor? Özelleştirmeden kredi ve teşviklerle alınan santraller nasıl ve en önemlisi kime bırakılacak?


a.n.s. 20.20, 27.5.20.3

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder