24 Ağustos 2020 Pazartesi

Gebze-Orhangazi-İzmir (G-O-İ) Otoyolu Yolsuzluğu

Eski Bakan Turhan tarafından gerçekleştirilen ve blogda açıklanan Yavuz Sultan Selim (YSS) Köprüsü yolsuzluğu savcılık tarafından örtbas edilerek devam etmektedir. G-O-İ Otoyolu Görevli Şirketinin talebi ise TEBA Haber'den aktarılan habere göre Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından (bkz. dipnot) kabul edilmiştir.

(13.07.2022; Yeni yapılacak yayında yolsuzluğu küçük gösteren unsurlar Sayıştay taslak raporuna göre düzeltilecektir. Maşallah KGM yerinde rahat durmamış ve sözleşmeyi 3 Zeyilname [ihale aşamasındaki Zeyilname değildir] ile değiştirmiş! Ne de olsa devleti soymak salatalık soymaktan daha kolaylaşmıştır.)

Çeşitli kararnamelerin aylarca beklediği Cumhurbaşkanlığında YSS Köprüsü yolsuzluğuna benzer değişiklikler, G-O-İ Otoyolunda uygulanmak üzere birkaç gün içinde onaylanmıştır. YSS Köprüsündeki gibi sözleşmede olmayan yıl içi kur artışı kaynaklı talep garantisi aynen arttırılmış, ilk altı aylık ödeme Temmuz ayından Eylül ayına ve ikinci altı aylık ödeme Ocak ayından Mart ayına çekilerek yolsuzluğa konu faizde toplam 4 aylık iyileşme yapılmıştır. En önemli fark ise 2035’e kadar sürecek işletme süresinden bir sene düşürülmesi olmuştur. Yani savcılığın örtbas ettiği yolsuzluktan daha iyi şartları olmasına karşın G-O-İ Otoyolunda Cumhurbaşkanlığınca yapılan değişikliklerin 16 senelik işletme süresinden bir seneye karşılık geldiği ve dolayısıyla değişikliklerin bir karşılığı olduğu UAB’ce/Cumhurbaşkanlığınca kabul edilmiştir. Mevzuatta imzalanmış sözleşmelerde değişiklik/revizyon yapılarak talep garantisinin arttırılacağına dair hiçbir hüküm yokken ve YİD sözleşmelerinde Uygulama Sözleşmesi hükümlerine aykırı veya çelişen düzenleme yapılamayacağı belirtilmişken Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın gerçekleştirdiği imza ile eski Bakan Turhan’ın gerçekleştirdiği imza arasında hiçbir fark bulunmamaktadır. YSS Köprüsündeki Olur’dan bazı farklılıklar gösteren revizyonun oluşturduğu kimi problemler aşağıda maddeler halinde verilmiştir.


  1. Daha önce Bakan tarafından alınan yolsuzluk Olur’u benzerinin Cumhurbaşkanına çıkarılması savcılığın yaptığı örtbasın siyasi olduğunu net bir şekilde göstermektedir. 13.03.2020 tarihinde Avrasya Tüneli Dolandırıcılığı ile eski Bakan Turhan hakkındaki suçlamalar her ne kadar 6.000’i aşkın e-postaya gönderilmişse de resmi müracaat yalnızca Ankara Cumhuriyeti Başsavcılığına yapılmıştır. Görevden alınma ve suçlamadaki bir konu hakkında imza merciinin bir üst amire çıkarılmasının makul olan başka bir izahı bulunmamaktadır.
  2. İşletme süresinin bir sene kısalması Turhan’ın yaptığı yolsuzluğun bir karşılığı olduğunu göstermektedir.
  3. Görevli Şirket çıkarına uygun olarak arttırılan talep garantisi; ilgili yıla karşılık gelen TL garanti bedeli, faiz oranları ve 6 aylık kur artışı gibi önceden bilinemeyecek hususlar barındırmaktadır. Devletin Görevli Şirketten aldığı ise işletme süresinin bir sene kısaltılması sonucu oluşan 365 günlük talep garantisidir. Yani bir kamu idaresi belirsiz bir varlığa karşı belirli bir varlığı takas etmiş olup, UAB’ce/Cumhurbaşkanlığınca şu anda Görevli Şirkete ne kadar bir varlık verildiği bilenememektedir.
  4. Selefinin imzaladığını halefi imzalayamıyorsa ikisinden en az biri işi bilmiyordur ya da yapılan şey yanlıştır. 
  5. Cumhurbaşkanının imzasına çıkarılması en azından Bakanın imza yetkisi olmadığına işarettir. Çünkü selefi var olan yetkiyi kullanmasına karşın yolsuzluk suçlaması sonrası halefinin o yetkiyi kullanmaması devletin işleyişi açısından kabul edilemez. 
  6. Cumhurbaşkanının sözleşmeleri değiştirme yetkisi var mıdır? Yoksa neden imzalanmıştır? Yetki varsa hangi tarihte yürürlüğe girmiştir? Mevcut hükümet sistemine göre Cumhurbaşkanı aynı zamanda kanun değiştiren partinin başında olduğundan yolsuzluk yapılsa dahi kanun değişikliğiyle yetkisizlik problemi giderilebilir. Ancak Görevli Şirketin talep garantisini arttırılabileceğine dair bir düzenleme meclisten nasıl geçecektir? İlerleyen zamanlarda kanunda değişikliğe gidilirse bakana yöneltilen yolsuzluk suçlaması ile yöneltilecek yolsuzluk suçlamalarının doğru olduğu AkParti ve Cumhurbaşkanlığınca kabul edilmiş olacaktır.
  7. Sözleşmeleri değiştirerek talep garantisini arttırma yetkisi (!) varsa Cumhurbaşkanı, canı her istediğinde sözleşmeyi anlaşmalı/anlaşmasız değiştirme imkânına sahip demektir. Bu durum başka bir Cumhurbaşkanının YİD sözleşmelerinde revizyon adı altında talep garantisini arttırmasının önünde bir engel bulunmadığını, AkParti ve Erdoğan’ın bu durumu şimdiden makul bulduğunu ve yolsuzluk olarak görmeyeceğini göstermektedir!
  8. Yetkisiz imzayla garanti yükümlülüğünün 1 kuruş dahi artması yolsuzluk yapıldığını ortaya koyar. Anayasanın 105’inci maddesine göre Cumhurbaşkanı ile o sözleşme değişikliklerini Cumhurbaşkanının önüne getiren bakan ve bakanlık çalışanları sorumluluktan kurtulamaz.
  9. Avrasya Tüneli ve YİD projeleri ile ilgili hazırlanan açıklamada doğrudan kurumdaki çalışanlar sorumlu tutulmuş, bakanların da siyasi sorumluluklarının olduğu vurgulanmıştı. Halkın dolandırılmasına göz yumulması ile gerçekleşen yolsuzluğun Cumhurbaşkanınca korunmaya çalışılması yapılan yanlışların Erdoğan’a dayandığı, YİD modeli adı altında GŞGS modelinin uygulandığı ve YİD projelerinin halk için yapılmadığı şeklinde yorumlanmak durumunda kalınmıştır. İlerleyen zamanlarda yapılacak suç duyurularında bu şekilde revizyon yapılacaktır.


Öncelikle sözleşme imzasıyla verilmiş talep garantisini sözleşme revizyonu adı altında arttırarak devletin yükümlülüğünü arttırabileceğine dair Cumhurbaşkanının yetkisi varsa tarafıma iletilsin. Bakanlık çalışanlarını, ilgili bakanları ve Cumhurbaşkanını cahil cahil yolsuzlukla (TCK 257/1 *) suçlayacağıma kamuyu zarara uğratmayla (5018 sayılı Kanun 71 Md.) suçlayayım! Yolsuzlukla mücadele ediyorum diye halkla dalga geçen ve halkın dolandırılmasına göz yuman bir Cumhurbaşkanı olsa dahi Cumhurbaşkanının yolsuzlukla suçlanması nedense içime sinmiyor. Üstelik işletme süresinin bir sene kısaltılması yolsuzluk yapma kastının olmadığını gösteriyor. Ancak YİD modeli sözleşmelerinin basiretsiz ve başarısız bir şekilde yapıldığını belirttiğim suç duyurusu açıklaması dururken yolsuzluğun basiretsiz ve beceriksizce kotarılmaya çalışıldığı bir revizyonun sonuçları devlete yüklenemez. En azından Cumhurbaşkanının önüne konulan revizyonda belirsizlik, sözleşme maddeleriyle hesaplanıp işletme süresinden kısaltmanın gerçekleşeceği yıla çekilen kredi faiz oranıyla taşınmalıydı ya da işletme süresinden kısaltma yerine hesap yapılan yıldaki (ertesi yıl) garanti ödemesinden düşme hususu düzenlenmeliydi. O zaman hiç kimse yolsuzluk ya da kamu zararı var diyemezdi. Çünkü revizyon, sözleşme şartları çerçevesinde ödemeyi öne çekerek ve kur artışı uygulayarak verdiğini aldığından mahsuplaşma yapılıyor olacaktı.

Devlette binlerce mühendis çalışmaktadır. Bir karar alınacakken işlemler hesaplı kitaplı yapılmalı ve bir zahmet işlemlerde yetki sorgulanmalıdır. Cumhurbaşkanından normal bir memura kadar her kamu görevlisi yetkisiyle işlem yapabilir. Erdoğan, seçilmiş Cumhurbaşkanıdır; devletin hakanı değildir. Günümüzde adalet katledilmiş olsa bile mevzuatta Türkiye bir hukuk devleti olup, kişilerin keyfiyeti güçleri yettiğince sürmektedir. Bu yüzden özellikle suç oluşmuş, problem gerçekleşmiş işlemlerde devlet daha dikkatli olmalıdır.

YSS köprüsü yolsuzluğundaki bedel için “Avrasya Tüneli Projesi Geçiş Ücretinin Arttırılması, YİD Projelerindeki Kamu Zararları ve Yanlışlar” adlı suç duyurusu açıklaması 21 ve 22’inci sayfalarında hep mukabil miktarda denilmiştir. Çünkü sözleşmede yer almayan değişikliklerin ilerleyen yıllarda ne olacağı bilinememektedir. Blogdaki miktarlar da hep 2019’a göre mukabil yolsuzluk miktarları olarak verilmiştir. Eski bir memurun düşünebildiğini devlet, Cumhurbaşkanının imzasına sunulan sözleşme revizyonunda düşünmüyor ve daha ciddi bir problemin doğmasına sebep oluyorsa vay bu devletin haline.

Mukabil miktar adı altında verilen meblağlar yolsuzluğun olmadığı 2017-2018 yılı verilerine uyarlanarak 2019 verileriyle karşılaştırılmıştır. Değişiklik ya da revizyon adı altında yapılanların karşılığı; ilgili yıla ait garantinin dolar bedeline, 01 Ocak günü TL ücretini belirleyen döviz kuruna, 6 aylık döviz kuru artışına ve garanti bedel ödemelerinin öne çekilmesi ile oluşan faiz oranlarına bağlıdır. Yani devletin ne verdiği konusu bir sürü bilinmeyen içermektedir. YSS Köprüsü yolsuzluğunda eski Bakan Turhan’ın Görevli Şirketten aldığı bir şey yoktur; bu durumun sonradan kotarılmaya çalışılıp çalışılmadığı bilinmemektedir. G-O-İ Otoyolunda ise devlet işletme süresinin kısaltılması suretiyle bir senelik kazanç elde etmiş ve dolayısıyla Görevli Şirketten bir şey almış gözükmektedir!

Yıllık milyonlarca dolarlık (eski Bakan Arslan’ın açıklamasına göre 750 milyon $**) garantinin verildiği bir YİD modelinde 2020-2035 yılları arasında 16 seneden 1 sene alınarak sözüm ona sözleşmede revizyona gidilmiş olmasını herhalde birileri alkışlanacak hareket sanıyor! Ne de olsa eski Bakan Turhan’ı yolsuzlukla suçlamamış olsaydık devlet, G-O-İ Otoyolunda talep garantisini arttırması karşılığında hiçbir şey alamayacaktı… Sözleşmede dolara bağlı ücretlendirme yılda bir kez yapılıyorsa siz onu ne ikiye ne de üçe çıkartabilirsiniz. Temmuz ayı dolar kurunun esas alınması diye bir Olur alırsanız ya da revizyon yaptığınızı sanırsanız yılın ikinci altı aylık garanti yükümlülüğünü dolar olarak arttırmış (1-Kanunda revizyon diye bir şey olmadığı için referans alınan yükümlülük sözleşmesel yükümlülüktür. 2-Burada henüz gerçekleşmiş bir yolsuzluk olmadığından oluşmuş değerler değil sözleşmeye göre oluşacak değerler üzerinden -kur etkisi hariç- hesaplama yapılacaktır.) sayılırsınız. Böylece sözleşmeye göre kullanılan kura karşılık gelen dolar miktarı kur artışı ile arttırılmış olmaktadır. İlk altı aylık garantiyi ödedikten sonra yılın ikinci altı aylık dilime kur artışı yansıtıldığından dolar bedeli üzerinden verilmiş yıllık garanti kur artışının yarısı kadar arttırılmıştır. Bu bilgiyi verdikten sonra devletin yapmadığı ama Görevli Şirketin yaptığı hesaba geçelim.

Anılan sözleşmede garanti edilen araç sayılarında artış olup olmadığını bilmediğimden bunun artmadığı kabul edilmiştir. Hesaplarda Amerika’daki ortalama enflasyon oranı olan %2,47 ile Avrasya Tünelindeki kredi geri ödeme faizi olan %7,71 kullanılmıştır. Devletin sözleşme revizyonu ile verdiği altı aylık kur artışı ortalama %8,74 olduğunda işletme süresinin bir senelik kısaltılmasına karşılık gelmektedir! Yani bu sene dâhil 15 sene boyunca altı ayda ortalama %8,74’lük kur artışı gerçekleşirse garanti ödemelerini öne çekmenin karşılığını (garantinin öne çekilmesiyle oluşan faizler) devlet almamıştır. Bu tip hesaplar her inşaat mühendisinin gördüğü net bugünkü değer hesaplarından gelmektedir. Bu sene dâhil 15 sene boyunca ilk altı aylık ödemenin Eylül ayına çekilmesiyle oluşacak 7’şer aylık faizlerin ve kur artışı dâhil miktarı içeren ikinci altı aylık ödemenin Mart ayına çekilmesiyle oluşacak 1’er aylık faizlerin karşılığı nerededir? Verdiğim suç duyurusu açıklamasında yatırım maliyeti artışı adı altında geçiş ücretini %15 oranında arttıran 10.12.2012-020555 Genel Müdürlük Olur’undaki hesapları ve art niyeti yerin dibine sokuyoruz, mühendislerin/finansçıların yaptığı hesapları ortaya koyuyoruz sonra devlet kalkıyor milyarlarca dolarlık talep garantisinin olduğu YİD modelinde bir sürü bilinmeyen şeyler vermesinin karşılığında işletme süresinden bir sene kısaltıyor…

Faraza devlet verdiklerinin karşılığında 1 sene değil de 2 sene alsaydı yolsuzluk iddiası ahlaklı bir davranış olmazdı. Çünkü bunca belirsizlik karşısında yolsuzluğun söz konusu olması için kur artışı ve faiz oranlarının biraz daha yüksek olması beklenmeliydi. Ancak 3 senelik işletme süresi alınması durumunda dahi suçlayan taraf yolsuzluk iddiasını çok yüksek kur artış oranları ve çok yüksek faiz oranları öngörerek yapmasıyla suçlamanın yanlış/haksız yapıldığını ileri sürmek doğru olmazdı. Çünkü devlet Görevli Şirkete belirsiz bir varlık vermiştir. Dolayısıyla 3 senelik işletme süresi alınmış olsaydı dahi siyasi olarak yapılacak suçlamanın haksızlığı ortaya konulamazdı. Ne de olsa yürütme ve yargı erkinde görevliler bildirilen suçlar sonrasında rüşvetçileri, hırsızları, sahtekârları, yolsuzluk yapanları vb. koruyabiliyorsa bu ülkenin ve ekonominin geleceğinden ümit duyulamaz.

İşte, devletin çalışması gerektiği gibi çalışmaması yüzünden belirli bir şey karşılığında bir sürü belirsizlik içeren şeyler verilmiş, belirsizlik böyle fiyatlandırabilmiştir! Ancak bu takasta devlet, ne yazık ki tavuk verip piliç aldığını bilmemektedir. Sözleşme imzalandıktan sonra ve daha kötüsü yatırım tamamlanıp bir süre işletildikten sonra karşılıksız olarak veya belirsizlik içerecek şekilde devletin yükümlülüğü bir kuruş dahi arttırılamaz. Devlet verdiği şeyleri bari sözleşme şartlarıyla fiyatlandırsaydı yolsuzluk suçlamasıyla karşılaşacak olmazdı.

Eski Bakan Turhan’ın ve Bakan Karaismailoğlu ile Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın bu iki proje dışında diğer YİD projelerinde de değişiklikler yapıp yapmadığı bilinmemektedir. Olur’a ve Cumhurbaşkanı kararına dayalı ödemeler mütemadi suç kapsamına girdiğinden yolsuzluk meblağı ve yolsuzluğa karışan görevli ve taraf (Görevli Şirketler) sayısı artmaktadır. Bazı yönlerini basın ve muhalefetin de bildiği ancak ses çıkarmadığı bir konuda ileride daha çok kişinin ve tarafın etkilenmesinin müsebbibi savcılık, HSK ve yürütme erkidir. Son derece büyük rakamlara ulaşacak yolsuzlukları yıllarca gerçekleştirmek isteyenler özgürlüğümü avukatlara ulaşamayacağım tarzda kısıtlayabilmeli veya canımı alabilmelidir. Yolsuzluğu gerçekleştirenler, yolsuzluğu gerçekleştirecekler ve tabii ki savcılıkça ortalıkta duran varlığım ciddi bir problem haline dönüşmüştür. Her şeyi göze almış, tek gelirini elinin tersiyle iterek istifa etmiş, resmi olarak şerefsiz bir iftiracı konumuna düşürülmüş ve Bakan hakkında suçlamada bulunmuş baş belası biriyim. Hazırladığım belgeli veya belgesiz suçlamaların örtbas edilmesine eyvallah dememi kimse beklemesin…

Devletin örtbasa bu kadar alışması ve devletin suçluları adeta koruyup kollayacak hale dönüşmesi kabul edilemez. Suçlar örtbas edildikçe suçluların işledikleri cürmün sayısı ve şiddeti artacak, devletimizin ve milletimizin geleceği kararacaktır. Suçlamaların Cumhurbaşkanınca çözümü adalet demek değildir. Bir taraftan şahsım iftiracı konumuna düşürülerek ve haklı alacağımdan mahrum bırakılarak mağdur edilmiş, diğer taraftan sorunların Cumhurbaşkanınca halledilebileceği düşüncesi kendisini yolsuzluk revizyonuna imza atmaya kadar getirmiştir. Yolsuzlukla mücadele ediyorum diye halkla dalga geçilirse kader, dalga geçilen kitle içindeki biri yüzünden yolsuzluk revizyonuna imza atmaya iter. Karşılaştığım onca muameleye rağmen revizyon fiilen hayata geçmeden yanlışlığı bildirme zorunluluğum devletin geleceği ile alakalıdır; devleti yönetenlerle değil.

Yolsuzluk revizyonunda amaç Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı ileride içeri tıkmak ve/veya AkParti’nin/Erdoğan’ın siyasi varlığını ve kendi kitlesindeki itibarını bitirmekse tebrik ederim, çok güzel bir revizyon imzalatılmış. Kırk yıl düşünsem aklıma böyle bir şey gelmezdi. Şahsım YSS Köprüsünde verilen haksız kazanç geri alınsın, yapılanın suç olduğunu bilen eski Bakan Turhan cezasını çeksin diye suç duyurusuna ekliyorum, devlet de işi kotardığını sanarak Cumhurbaşkanını başka bir işte yolsuzluğa karıştırıyor. Amacım Cumhurbaşkanı Erdoğan’a komplo kurmak olsaydı revizyonun uygulamaya geçmesiyle başarılı olmuştum. Çünkü 3-5 sene içinde Cumhurbaşkanının yolsuzluğa imza attığı rakamlarla kanıtlar hale gelecekti. Lâkin ben bu kadar ileri görüşlü değilim!

Ortada belgeli ve belgesiz nice suçlama dururken YİD modellerindeki yolsuzluk yüzünden tarafıma yönelecek zulmü yüksek yargıya veya AİHM’e taşıma imkânı henüz elde edemedim. Ancak sahte faturalar konusunda mağduriyetime haliyle tüm konular eklenecektir!



Dipnot: Gerek resmi gazetede gerek internette arama yapıldığında böyle bir Cumhurbaşkanlığı Kararına ulaşılamamıştır. Ancak kaynak basın kuruluşu, kurumdaki personellerden de bilgi alarak haber yaptığı bilindiği ve süreç hakkında detay verdiği için değişiklik kararının Cumhurbaşkanı Kararıyla yapıldığı kabul edilmiştir. Değişiklik gereği ilk ödemenin Eylül 2020'de yapılacağı ise basında yaygın olarak yer aldığından değişikliğin resmi bir kararla yapıldığı ortadadır. 

*   : TCK'nın 236'ncı maddesi HSK dilekçesinden sonra fark edilmiş ve bir sonraki yazıda gerekli açıklama yapılmıştır. Burada kanuna aykırılık iddiası ileri sürülmemiştir.

** : 2019 ödemelerine göre bu rakam 600 milyon $'ın biraz üstünde olmalı. 750 milyon $'ın nereden geldiği anlaşılamamıştır. Eğer bahsedilen garanti 2035 yılı değeri ise ortalama ABD enflasyonu nedeniyle 850 milyon $'dan fazla olması gerekir! (24.10.2021; Kusuruma bakmayın, GOİ Otoyolu garanti bilgilerine ulaştıktan sonra GOİ Otoyolu garantisinin bir hayli fazla olduğu görülmüştür. Enflasyon artışı olmaksızın verilen garanti -otoyolda da %8 KDV ile- 732 milyon $'mış! Bakan Arslan'ın dediği doğrudur; 2017 yılı için garanti 747,3 milyon $'mış. Doğal olarak 2035 yılı garantisi 1 milyar $'ın üstüne çıkmaktadır.)

Güncelleme (08.04.2021): Linkteki habere göre Nisan 2020'de imzalanan CB Kararına göre kur artışı olmalıydı ama yaklaşık 270 milyonluk ödeme gözükmemektedir. İkinci altı aylık ödemenin hangi ayda yapıldığı ise net değildir. Milletvekili Yavuzyılmaz'ın CİMER başvurusuna verilen cevapta ise işletme süresinin 2034 yılına çekilmekten de geri adım atıldığı, hatta işletme süresinin başka bir kararla (?) bir sene uzatıldığı görülmektedir. Dolayısıyla CB Kararında geri adım atılmış ve başka bir karar alınmıştır! (24.10.2021; GOİ Otoyolu garanti bilgilerine ulaştıktan sonra GOİ Otoyolu garantisinin bir hayli fazla olduğu görülmüştür.)


a.n.s 12.45, 23.8.20.7

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder