Doküman, 09.04.2019 tarihinde devletin 5 kurumuyla
paylaşılan 1.300 sayfalık çalışmanın ilk iki bölümüdür. Blogda adı sıkça
geçecektir. 2016 yılında yazılmasına karar verilmiş olup, kurumda gerçekleşen
ve kamu zararına yol açan suçlara dairdir. Çalıştığım kurum bir suç bataklığına
dönüştüğünden en önemli kısmı bitmeden devletle paylaşılmıştır. En önemli kısım
haliyle en fazla kamu zararına yol açan, yani devlette asıl soygunun
gerçekleştiği konudur: İş artışları.
Rüşvete salaklık ölçüsünde bulaşmış personellerin üst
makamlara atanması, kurumda şahsıma karşı budalaca davranılması, devletin kolaylıkla
soyulması vb. hususlara dayanamamam nedeniyle 09.04.2019 tarihinde yapılan
sunumda yalnızca ilk iki bölüm bulunmaktadır. Yaklaşık 550 sayfa olarak
yazılmış 3. Bölüm temize çekilmediğinden verilmemiştir. Ancak kurumun (Altyapı
Yatırımları Genel Müdürlüğü; AYGM) Yüklenici’nin yaptığı soygunu eski çalışanların
tüm çabasına rağmen daha da körüklemesi ve bunu Sayıştay Başkanlığına yalan
beyanda bulunmaya kadar götürmesi üzerine Doküman’da 3. Bölümden kısmen
bahsedilmiştir. Doküman’ın amacı, süreci, kurumdaki rezil rüşvet olayları, Sayıştay
Başkanlığına yalan beyanda bulunulduğuna dair gerekçeler, Bakanların
eleştirilmesi, AkParti seçim manifestosunun iğnelenmesi gibi konular Doküman’ın
137 – 191 sayfaları arasında yer almaktadır.
Doküman; Cumhurbaşkanlığı, Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığı
Denetim Hizmetleri Daire Başkanlığı (Teftiş) ve Sayıştay Başkanlığına dağıtımlı
bir dilekçe ile verilmiştir. Vergi Denetim Kurulu Başkanlığına ve Savcılığa ise
ayrı dilekçelerle verilmiştir. Bir devlet kurumu gibi davranmayan, yatırım yapılıyor
diye devleti soymanın aracı haline dönüşmüş kurumda oturduğum yerden maaş almak
bana batmıştı. Bu yüzden dağıtımlı dilekçede naklen atanma talebim de vardı
ancak yok sayıldım. Doküman’ın yürütme erki tarafından örtbas edileceği
anlaşıldığından memuriyetten istifa edip, tanıdık suçluların korunması millete
aktarılmayı, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sisteminin en berbat Bakanı Mehmet Cahit
Turhan’ın Yüce Divana sevk edilmesini hedefledim.
İstifa ettikten sonra 25.06.2019 tarihinde TBMM Başkanlığına
ve muhalefet partilerine bakanlığın “görevini ihmal ettiği/edeceği” dair iddia
ile resmi bildirim yapılmıştır. Ancak muhalefet iktidardan daha saçma
davranmıştır… 2019 yılında yapılan resmi başvuruların hepsi linkte yer
almaktadır.
Özellikle dağıtımlı yazılan dilekçeden (Cumhurbaşkanlığına
verilen) görüleceği üzere problemli konular fazladır. Bunlar şöyle dile
getirilmiştir: “sahte faturalara değinmeyen bir olur taslağı, bazı memurların
görevden alınması, toplantı tutanağına girmiş talimat nedeniyle teknik personel
cezasının düşürülmesi, teklif fiyatına göre projelendirme ve imalat,
Yüklenici’nin İdare’yi uyarması, Yüklenici’nin projelerde düzeltme yapılmaması
yönünde önerilerde bulunması, Danışman’daki bir amirin İdare’yi yanıltması,
oluşan kamu zararları, işlerde meydana gelen gecikme veya zararların
seyredilmesi gibi konular” yalnızca 2016 yılı ve öncesinde gerçekleşmiştir. Daha
sonrasında ise “Genel Müdürlük yazılarının yok sayılması, Genel Müdürlük
evraklarının ve Daire Başkanları sekreterliklerin şirketlerin elinde olması,
Danışman’a müdahalede bulunulması, Danışman görüşüne rağmen kamu zararı
doğuracak kararlar alınması, yazısı nedeniyle Danışman’ı hakediş kesintisiyle
ve proje ihalelerinde düşük puan verilmesiyle terbiye (!) edilmesi, Genel
Müdürlük makam toplantı salonunda açık ve anlaşılır ifadelerle makamlara rüşvet
ithamı yöneltilmesi, Yüklenici’nin resmi yazıyla İdare’yi tehdit içerikli ima
ve ifadeler kullanması, tip avans yazısıyla usule aykırı işlem yapılması,
teklif birim fiyatların değiştirilmesi, ek sözleşme yapılması, suçlama içerikli
dilekçelerin hasıraltı edilmesi, bulgularındaki tespitler nedeniyle Sayıştay’ın
suçlanması, Sayıştay’a gerçeğe aykırı beyanda bulunulması…” konular
gerçekleşmiştir.
Sahte Faturalar, Sahte Yönetim Kurulu Kararları, Avans ve Hakediş Krizi
Konu sayısı fazla olduğundan burada en önemlilerine kısmen
değinerek Doküman paylaşılacaktır. Yüklenici aldığı 25.425.121,62 €’luk avansın
24.131.654,41 €’sunu uygun harcamaması nedeniyle toplamda 34.445.119,21 € (fatura
tarihleri itibariyle 102.477.521,85 TL) sahte fatura ve iki adet sahte Yönetim
Kurulu Kararı oluşturmuştur. Sahte faturaların çoğunluğunu (33.156.465,79 €)
birinci sunumdan 7 ay sonra üretmesi ise tam bir saçmalıktır. Yaptığı gerçek
harcamalarla birlikte 35.616.453,55 € harcama yaptığını iddia edilmiştir. Herhangi
bir hakediş yapılmaksızın Yüklenici aldığı avanstan 10.191.331,93 € fazla
harcama yapabiliyor! Üstelik Yüklenici İdaredeki düzgün personeller yüzünden 21
ay boyunca hakediş yapmaktan imtina ediyor ve ilk hakediş Sözleşme bedelinin
3’te 1’ine ulaşıyor; 51 milyon €. Çünkü hakediş yaparsa İdaredeki görevlilerin
bir kısmı yüzünden uygun harcanmayan avansın mahsubu ilk hakedişten düşülecek…
İdare sahtecilik ve buna bağlı avans/hakediş krizini düzgün
personellerini harcayarak atlatıyor. Yani Erdoğan’ın Türkiye’sinde tanıdık
Yüklenici’nin 34.327.800,13 € sahte fatura ve iki adet sahte Yönetim Kurulu
Kararı yüzünden işinin gereğini yapmaya çalışan 3 memur harcanmıştır. Kalan
memurlar da rahat bir çalışma ortamına kavuşmuştur! Uygun harcanmayan avansta denetim
yapılmadan “Sayıştay veya müfettiş denetimlerinde göz boyamayı, dikkat
dağıtmayı, sanki sözleşmesel bir işlemin yapıldığı yönünde algı oluşturmayı
amaçlayan tip avans yazısıyla” bilgi alınmıştır.
Yıllık 6 milyar TL üstü yatırım bütçesi olan AYGM gibi bir
kurumda denetim yapılmamakta, avans harcama belgelerine dair yazılarda bilgi
alınmaktadır. Dolayısıyla AYGM vermiş olduğu avanslarda denetim yapmadığından
kamu zararlarına sebebiyet vermektedir. 25.425.121,62 € avanstan 400.000,00 €
kamu zararı gerçekleştiyse 9 sözleşmede 215.917.122,58 € + 774.405.180,00 TL* tutarındaki avanstan ne kadar kamu zararı gerçekleşmiştir? 2019/63231soruşturma numaralı dosyaya da dâhil bu kamu zararına yönelik tazmin neden ve
kimler eliyle engellenmektedir?
Sahtecilik kamu sözleşmesinde gerçekleştiği için Bakanlığın
sahtecilik eylemini gerçekleştiren Yüklenici firmalar için ihaleye yasaklama
kararı dâhil kimi müeyyideleri 45 gün içinde uygulamaya başlaması
gerekmektedir. Ancak Yüklenici adi ortaklıktaki bir firma tanıdık olduğu için
suçlar örtbas edilmiştir. İstifa kararı almamdaki en basit ve izah edilemeyecek
konu UAB’ye bağlı Marmaray Bölge Müdürlüğünce (MBM) aslı gibidir yapılan ve
kamu zararına sebebiyet veren sahte faturalardır. Evet, Doküman’daki birçok
belge ve konudan görüleceği üzere avansın ikinci sunumunda hiçbir karşılığı
olmayan 33.156.465,79 €’luk sahte faturadan şüphelenildiği için MBM’nce aslı
gibidir yapılmıştır. Bu faturalar kamuyu zarara uğratmakta kullanılmasına
karşın Vergi Denetim Kurulu Başkanlığınca ya uyduruk bir para cezası verilecek
ya da zaman aşımına uğratılacaktır; Damat Bakan’a tanıdık sahtekârlar
minnettardır. Tanıdık sahtekârlar savcılıkta iddianamenin tamamlanmaması
nedeniyle de Bakan Gül’e minnet ve şükranlarını sunmaktadır.
Teknik Personel Cezası
Doküman’ın 2. Bölümü basit bir konudur. 672.900,00 €’ya
ulaşan teknik personel cezası Genel Müdürün Koordinasyon toplantısında “makul
miktarlarda ceza kesilebileceğini” bildirmesi üzerine Yüklenici’nin görüş ve
yorumlarıyla hareket edilerek 35.700 €’ya düşürülmüştür.
Doküman’ın son kısmında da yalan beyanlar ve rüşvet batağına
düşmüş AYGM’nin Sayıştay Başkanlığına verip veriştirmesi yer almıştır.
Örtbas, İlgisizlik, Korku ve Otosansür
Ağır suçlamalar içeren 200 sayfalık bir metin ile 1.100
sayfalık eke sahip çalışma için ne yapılmıştır? Tabii ki hiçbir şey! Erdoğan’ın
Türkiye’si hırsızlık, rüşvet, sahtecilik, kamuyu zarara uğratma, devleti yazılı
olarak tehdit etme gibi suçları örtbas edebilen bir dönemdir. Türkiye’nin
hiçbir döneminde örtbas bu kadar güçlü olmamıştır. Siz istediğiniz kadar
görevinizi yerine getirin, suçu bildirin. TCK 279’uncu maddesine göre kamu
görevlisinin suçu bildirmemesi suçken, suçları bildirdiğiniz kamu kurumları
örtbas etmek için takla atmaktadır! Madem öyle suçlular bu rezaletlerin tümüne
vakıf olsunlar da daha cüretkâr olsunlar. İşledikleri suçları daha korkusuzca
yapsınlar, hatta kamu menfaatini korumakla yükümlü olduğunun bilincinde olan
kamu görevlilerinin canlarına, mallarına kastetsinler. Sanırım Türk milleti
böyle bir ortamı arzuluyor…
Muhalefetin net suçlamalar içeren bu tip konulara girmemesi
enteresandır; muhalefet gönül ve oy verenlerin bu acayip durumu etraflıca
düşünmesi gerekir. Muhalif basın ise olayların haber değeri büyüdükçe
küçülmektedir!
Bunca önemli sorun niye haberleşmemiş, niye muhalefet
tarafından millete aktarılmamıştır? Benim derdim nedir de blog yazarlığı yapmak
zorunda kaldım? Eğer çevrenizde gerçekleşen büyük sorunlara el atmazsanız, kendinizde
hiçbir sorunluluk hissetmezseniz, kiminiz için de görevinizi yerine
getirmezseniz bu ülkenin geleceği rüşvetçilere, hırsızlara, sahtekârlara
kalacaktır. Suç işlememek suç haline gelecektir. Savcısı, denetçisi, müfettişi,
bakanı Erdoğan’ın ağzına bakarak ya da acaba Erdoğan nasıl davranmamızı ister
diye düşünerek görevlerini yerine getirmiyorsa yapılacak en akıllıca şey
çocuklarınızı, torunlarınızı dürüst bireyler olarak yetiştirmemektir. Yakınlarınız
dürüst olursa hakkı yenenler arasında olacaktır.
Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sisteminin en berbat Bakanı Mehmet
Cahit Turhan hakkında 13.03.2020 tarihli suç duyurusunun ilk 7 maddesine dayanak
olmuş Doküman linkte verilmiştir. 1.100 sayfalık ekler ise çeşitli yargı
birimlerinin de örtbasa dâhil olması sonrasında verilecektir.
* Güncelleme (19.04.2021): İhale tarihleri itibariyle € cinsinden toplam avans tutarı 387.645.053,54 €'dur. İhalelerin toplam bedeli ise 2.616.111.991,13 €'dur.
Eski Bakan İsmail Safa Giray'ın Yüce Divan'a sevk edildiği konular arasında usulsüz verilen ilave 15 milyon $ avans da bulunmaktaydı. Avans denetim usulsüzlüğü yapılan 387,6 milyon €'nun yanında komik kalıyor ama kimseden ses çıkmıyor.
a.n.s. 17.42, 26.4.20.7
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder